Türkiye’de ilk yardım eğitimi alma zorunluluğu yüzde 1 bile değil
İlk yardımda gerekli müdahalenin doğru bir şeklide yapıldığında hayat kurtardığını ifade eden İlk ve Acil Yardım Programı Öğr. Gör. İlkay Özer, “Türkiye’de ilk ve acil yardım eğitimi alma zorunluluğu nüfusun yaklaşık yüzde 1’ini kapsıyor” dedi.
Günümüzde gerek kronik hastalıkların neden olduğu akut sağlık sorunları, gerekse bulaşıcı olan hastalıkların neden olduğu sağlık sorunları, yaralanma ya da ölümle sonuçlanabilen iş kazaları, trafik kazaları, ev kazaları, zehirlenmeler, boğulmalar, deprem, sel ya da bugün Ukrayna’da yaşanan savaş gibi çok sayıda acil müdahale gerekebilecek durumlar söz konusudur. Bu bakımından her bireyin ilk ve acil yardım eğitimi almasının hayati öneme sahip olduğunu kaydeden İstanbul Arel Üniversitesi İlk ve Acil Yardım Programı Öğr. Gör. İlkay Özer, 77 ülkede yapılan bir araştırmaya göre ülkelerin ilk yardım eğitimlerini kanunen zorunlu tutma oranlarının oldukça düşük olduğunu kaydetti.
Araştırmaya göre ülkelerin sadece yüzde 15’inde okul öğrencilerinin ilk yardım eğitimi alma zorunluluğu bulunmaktadır. Yüzde 24’ünde ise okul ve fakülte personelinin ilk yardım eğitimi alması zorunludur. İlk yardım eğitiminin kanunlar ile zorunlu olduğu ve nüfusunun yüzde 95’inin eğitim aldığı tek ülke Norveç’tir. Bununla birlikte İrlanda’da yüzde 5 iken, Macaristan’da yüzde 3 düzeyindedir. (11 IFRC, Survey on First Aid Resources, 2013 ) Türkiye’de ise bu oran daha ancak yüzde 1’e yaklaşmaktadır.
“Kalıcı çözümler üretmeye katkı sağlıyor”
İlk ve Acil müdahale söz konusu hastalıklarla mücadelede, trafik ve iş kazalarında müdahalenin ya da çözümüm elbette sadece bir ayağını kapsamaktadır. Ancak bütüncül bir yaklaşımla mücadele sağlık sorunlarında kalıcı çözümler üretmeye katkı sağlar. Doğru bir ilk ve acil müdahale de hastalıkların ve/veya yaralanmaların iyileşmesinde büyük katkı sağlayabilir. Öğr. Gör. İlkay Özer, ilk ve acil yardımın önemi, yapılması ve yapılmaması gerekenler hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
“Doğu müdahale eğitimle mümkün”
Öğr. Gör. İlkay Özer, “Herhangi bir kaza ya da yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlileri gelene kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun daha kötüye gitmesini önleyebilmek amacıyla olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulama ilk yardımdır. Gerektiğinde sadece olay yerinde güvenliği sağlayarak, hiçbir şey yapmadan sağlık çalışanlarını beklemek de bir ilk yardımdır. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kuruluşlardan ve bu kuruluşlara bağlı uzman kişilerden alınan eğitim sonrası edinilen sertifika ile doğru müdahale gerçekleştirebilmek ve sertifika almak mümkün.” dedi.
“Korunma bilinci geliştiriyor”
İlk yardım eğitimi almış olmanın insan vücudu hakkında bilgi sahibi olmayı, kazalar veya afetler karşısında daha soğukkanlı ve doğru davranabilmemizi sağlayabildiğini söyleyen Öğr. Gör. İlkay Özer, “Sağlık sorunu ortaya çıkmadan ihtimal hastalıklara karşı korunma bilincini geliştirir. Evde ve dışarıda (iş yeri, afet mahali, plajlarda vb.) oluşan acil durumlarda, ilk müdahalenin bilinçli bir şekilde yapılmasını sağlar.” ifadelerini kullandı.
Öğr. Gör. Özer, Acil yardım eğitimi yüksekokul düzeyinde verildiğinden bu alanda eğitim almak artık profesyonel bir sağlık çalışanı olmak anlamına geldiğinin altını çizdi. İş yerlerinde ilk yardım eğitimi almanın, ihtimal iş kazası, afet ve tehlikelere karşı önlem alınması, müdahale edilmesi açısından gerekli ve İlk yardım Yönetmeliği’nce de zorunlu olduğunu belirtti.
“Niyet iyi olabilir ancak sadece iyi niyet hayat kurtarmaz”
İlk yardım eğitiminin kuruma sağlayacağı yararlardan bahseden Öğr. Gör. İlkay Özer, “Şirket içinde ve dışında oluşan acil durumlarda, ilk müdahalenin bilinçli bir şekilde yapılmasını, personelin sağlık sorunu ortaya çıkmadan ihtimal hastalıklara karşı korunma bilincini geliştirilmesini ve ilk yardım eğitiminin insan hayatına verilen önemle paralel olması bilinciyle, çalışanların bağlı bulunduğu kuruma, daha sempati ile bakmasına ve iş veriminin artmasına katkı sağlar” dedi.
Öğr. Gör. Özer, “Profesyonel sağlık çalışanları dışında ülkemizde olay anında ve sonrasında yardım etme girişimi olsa bile yanlış bilinen, uygulanan müdahaleler olabiliyor. Örneğin epilepsi nöbetlerinde, burun kanamalarında, kanamalarda, bayılmalarda ve yaralanmalarda özellikle bu yanlış müdahale örneklerini görmek mümkün. Niyet iyi olabilir ancak sadece iyi niyet hayat kurtarmaz. Doğru bir müdahale gereklidir.“ ifadelerini kullandı.
Son olarak sözlerini tamamlayan Öğr. Gör. İlkay Özer, “Acil bir durum gerçekleştiğinde vatandaşların, “Kendi can güvenliği ve olay yeri güvenliği sağlandıktan sonra eğer müdahale edebiliyorsa müdahaleye başlamalı edemiyorsa da hemen acil yardım hattını aramalıdır. Her iki durumda da ya ilk yardımcının kendisi ya da olay yerindeki seçilen birisi tarafından acil yardım hattı aranmalıdır” dedi.