Osmanlı saraylarının başrolü, tarihi binaların vazgeçilmezi: Kandıra taşı
Dünyada yalnızca Kocaeli’nin Kandıra ilçesinden çıkan Kandıra taşı, Bizans döneminden beri pek çok tarihi binanın başrolü oldu. Osmanlı saraylarının yapımlarında da vazgeçilmez olan taş, yalnızca iki köyden çıkıyor.
Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki Akçaova ve Çerçili köylerinden çıkan dünyaca ünlü Kandıra taşı Bizans döneminden bu yana bir çok tarihi yapının yapımında kullanıldı. Beyoğlu’ndaki tarihi binaların büyük çoğunluğunun yapımında da kullanılan Kandıra taşı, günümüzde de restorasyon çalışmalarında tercih ediliyor. Taşın dünyadaki muadilleri ise yalnızca Malta ve Mısır’da bulunabiliyor. Dünyanın pek çok farklı ülkesindeki tarihi kilise ve camilerde kullanılan taş, motif konusundaki verimliliğiyle ön plana çıkıyor. Günümüzde ise taşın çıktığı bölge, baraj projesi çerçevesinde yer aldığı için üretimi azaldı. Taşı işleyen yatırımcılar, tesislerini yenileyemedikleri için teknolojinin gerisinde kaldıklarını söylüyor. Baraj havzası sayıldığı için bina yapımına bile izin verilmeyen bölgede, yeni bir taş ocağı kurulamıyor.
“Dünyanın her yerinden bu taşı istiyorlar”
Dünyanın her yerinden bu taşın istendiğini söyleyen taş ustası Günay Açıkgöz, teknolojik olarak yenileme kaydedemedikleri için yurtdışı siparişlerine yanaşamadıklarından yakındı. Açıkgöz, “Kandıra taşı, Bizans döneminden beri saraylarda, bina yapımlarında kullanılan bir taş. Beylerbeyi Sarayı ve Beyoğlu’ndaki tarihi yapıların yüzde sekseni buradan çıkan taşla yapıldı. Kandıra’nın Akçaova ve Çerçili köylerinde bu taşın ocakları var. Tarihçesi çok geniş fakat oluşmamış bir mermer olduğu için, mermerciler üzerinde çok da verimli sayılan bir taş değil. İşlemesi çok kolay olduğu için tarihi yapılarda, camilerde, kiliselerde motifleri çok çabuk verebilen bir taş türü. Kandıra’da 1951 yılında ilk ocak Akçaova’da kuruldu. Zamanla burada 45-50 tane ufak çaplı ocak kuruldu. Sonra bütün bu ocaklar birleşip Akçaova ve Çerçili Köyü Taşçılar Kooperatifi adı altında bir kooperatif oluştu. Ardından da dünyanın her yerine bu malzemeyi gönderebildik. Bu taşı yurtdışından istiyorlar fakat biz bu malzemeyi üretecek teknolojiyi yakalayamadığımız için onlara çok fazla üretim yapamıyoruz. Çünkü bizim üretimimiz diğer mermerciler kadar hızlı değil. Onların 1 ayda istediği malzemeyi biz 1 yılda ancak üretebiliyoruz” şeklinde konuştu.
“Dünyada sadece Malta ve Mısır’da çıkıyor”
Taşın sadece Kandıra’dan çıktığını dünyada ise yalnızca iki muadili olduğunu belirten Açıkgöz, “Bu taş sadece Akçaova ve Çerçili bölgesinden çıkıyor, başka hiçbir yerden çıkmıyor. Bu taşın muadili de dünyada yalnızca Malta Adası ve Mısır’da çıkıyor. Fakat onlar ocak içerisinde ham olarak üretim yapıyorlar. Bizimkiler gibi makineli teşkilatlı kesim değil” dedi.
“Artık ‘bu işi ne zaman sonlandırabiliriz’ diye düşünüyoruz”
Taşın geleceğiyle ilgili endişelerini aktaran Açıkgöz, “Yarınımız yok. Taşımızı üretebilmemiz için tesislerimizi yenilememiz gerekiyor. Bu tesislerin gelişmesi için de bize müsaade edilmesi lazım. En azından binamızı buraya yapabilmemize izin verilmesini istiyoruz. O yüzden bu taşın geleceği yok. Rezervin bitmesi söz konusu değil ama bizim artık gücümüz kalmadı. Üretimi makineleşmiş şekilde yapıp hızlı bir şekilde üretmek varken biz geride kaldık. Bundan 10-15 yıl önce taş için 100 metrekare büyük bir rakamdı ama şimdi inşaatlar değişti. 10 bin, 20 bin, 50 bin metrekarelik ihtiyaçlar var. Bu ihtiyaçları karşılamanın da yolu bu makineler değil. Bizden iş isteyen insanlar buradaki üretim şartlarımızı bildiği için siparişlerini 6 ay öncesinden veriyorlar. Bu şekilde dengelemeye çalışıyoruz. Malzemeyi onlara zamanında yetiştiremeyeceğimizi biliyorlar. Fakat görsellik olarak baktığınızda zaten bu taşın kattığı görselliği görebiliyorsunuz. İstanbul’dakiler daha sık görüyor. Beyoğlu’nda insanlar kafalarını kaldırıp ‘Ne güzel binalar bunlar. Eskiler ne güzel yapmış!’ diyorlar. Artık bu işi ne zaman sonlandırabiliriz diye düşünüyoruz. Çünkü yarını görmedikleri için gelecek nesillerimiz de bu işe el atmıyor” ifadelerini kullandı.