İzmirli depremzedeler TMMOB’yi protesto etti
İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA), ağır veya orta hasar görmüş binalar için emsal artışını içeren Büyükşehir Belediyesi Meclisi kararını yargıya taşıyan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini (TMMOB) protesto etti. Yapılan açıklamada, “Emekten ve halktan yana olan TMMOB’un tarihi boyunca olduğu gibi halktan yana olmaya, depremzedelerimizin hayatını karartan bu kararını gözden geçirmeye ve davadan çekilmeye davet ediyoruz” sözlerine yer verildi.
İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) üyeleri, ağır veya orta hasar görmüş binalar için emsal artışını içeren Büyükşehir Belediyesi Meclisi kararını yargıya taşıyan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğini (TMMOB) protesto etti. İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde evleri yıkılan ve hasar gören bazı depremzedeler, ellerinde dövizlerle Mimarlar Odası İzmir Şubesi önünde bir araya geldi.
TMMOB’un, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nce onanan imar artışının iptaline yönelik açtığı davanın depremzedeleri hayal kırıklığına uğrattığını vurgulayan Özkan, “Bir seneyi aşkın süredir İzmirli depremzedelerin mağduriyetleri ve içinde bulundukları çözümsüz durumu haykırmaktayız. Geçtiğimiz süreçte sesimizi sağır sultan duymuştur, mağduriyetimizi anlamış ve içinden çıkılmaz bir durumda olduğumuzun farkına varmıştır. Geldiğimiz noktada tarihsel birikimi ve kültürünün de etkisiyle yaşamın her alanında halktan, emekten yana olan TMMOB’un İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nce onanan imar artışının iptaline dönük açmış olduğu dava depremzedeleri hayal kırıklığına uğratmıştır. TMMOB’un İzmirli depremzedeleri duymamakta ve görmemekte olduğu düşüncemiz bir kez daha tescillenmiştir. TMMOB bizleri görmezden görüp sorunun çözümü için dişe dokunur bir öneri sunmamaktadır. TMMOB’un “Devletimiz evlerinizi bedavaya yapsın” talebi gerçeklikle bağdaşmamakta, popülist bir söylem olmaktan öteye geçememektedir. Ülkemizin ve yurttaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik koşullar herkesin malumudur. Hal böyleyken sorunların çözümü için gerçekçi politikalar üretme gerekliliği ortadadır. Ülkemiz enflasyonist etkiyle birlikte kentsel dönüşüm için ödenmesi gereken miktar 600 bin – 700 bin liralara kadar yükselmiştir. Bu düzeydeki meblağları depremzedelerin ödemesi olanaksızdır. Emsal artışının mevcut durumda tek çıkış olduğu aşikardır. Aksi durumda depremzedelerimiz arsa paylarını yok paraya satmak zorunda kalacak ve mecburi bir göçe maruz kalacaktır. TMMOB yurttaşlarımızın göçe maruz kalmasına, böylece arsalarımıza sayısı git gide artan gökdelenlerin inşa edilmesine razı mıdır? Sürecin başından bu yana iki temel gereklilik olduğunu dile getiriyoruz: Birincisi yerel yönetim tarafından sağlanacak emsal artışı, ikincisi merkezi hükümet tarafından sağlanacak faizsiz kredi desteğidir” açıklamasında bulundu.
“Can kayıplarının sorumluluğunu TMMOB üstlenecek mi”
Konuyu yargıya taşıyan TMMOB’ye tepki gösteren Haydar Özkan, “TMMOB depremde hasar görmüş evlerin yenilenmesinin önüne geçerek, herhangi bir depremde yaşanacak olan can kayıplarının sorumluğunu üstlenecek midir? Emekten ve halktan yanan olan TMMOB’un tarihi boyunca olduğu gibi halktan yana olmaya ve depremzedelerimizin hayatını karartan bu kararını gözden geçirmeye ve davadan çekilmeye davet ediyoruz” dedi.
Kocabıyık’tan destek açıklaması
Basın açıklamasında yer alan Türkiye Meclis Üyeleri Birliği ve İzmir Sivil Toplum Kuruluşları Konfederasyonu Genel Başkanı Yalçın Kocabıyık ise “Depremin olduğu günden bu güne kadar sizlerle beraber Ankara’da, İzmir’de, merkezi yönetimlerde, yerel yönetimlerde bu mücadelenin kazanılması için mücadele verdik. Az da olsa son anda hem merkezi yönetim hem yerel yönetimler bu emsal artışıyla bir nefes alınması noktasında bir karar aldılar. Çünkü burada bir kentsel dönüşüm yok burada sizler evlerinizi yıkıp bir kat, üç kat daha fazla yaptırmak gayesinde değilsiniz yani sizler rantçı değilsiniz. Sizler yıkılan evlerinizin, ölen yakınlarınızın acısını yaşamaktasınız bu anlamda ben burada İzmir Büyükşehir Belediyesinin benimde arkadaşlarım benim üyelerimin vermiş olduğu kararı 10 gün önce hukuka giderek durdurmaya kalkmak bu hakkı bizlerin elinden almak istemeleri tamamı ile yanlış bir davranıştır” sözlerine yer verdi.